Dernek Basın Sözcüsü Asuman Fazlıoğlu, özellikle püren bitkisi (Erica türleri) üzerinden yapılan değerlendirmede, Türkiye'nin sahip olduğu biyolojik zenginliklerin rant uğruna yok edildiğini söyledi.
"Püren Balı, Türkiye'nin Değerli Fakat Görmezden Gelinen Hazinelerinden"
Fazlıoğlu, Erica türlerinden elde edilen balın, yani püren balının, hem aroma hem de besin değeri açısından dünyada büyük ilgi gördüğünü vurguladı:
"Erica türlerinden üretilen bal, püren balı olarak isimlendirilmektedir. Püren balı koyu kahverengi renkte, aroması güçlü, tadı keskin bir baldır. Ülkemiz dışında, tüketiciler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedir. Bu nedenle yurtdışındaki üreticilere diğer ballardan daha fazla getiri sağlamaktadır."
Fazlıoğlu, Türkiye'nin sahip olduğu doğal çeşitliliğin ekonomik ve ekolojik açıdan büyük bir potansiyele sahip olduğunu ancak bu değerlerin bilinçsizce yok edildiğini ifade etti:
"Birileri köşeyi dönsün diye neleri yok ediyoruz? Ormanlarımızı, pürenlerimizi, yaşam alanlarımızı göz göre göre tüketiyoruz. Bu bitkiler sadece doğanın süsü değil, ekosistemin nefesidir."
"Pürenler Anadolu'nun Üç Denizinde Yetişen Nadir Türler"
Bilimsel kaynaklara da atıfta bulunan Fazlıoğlu, Erica türlerinin Türkiye'de geniş bir yayılış gösterdiğini hatırlattı:
"Ülkemizde yetişen pürenler iki tür doğal yayılış göstermektedir. Bu türlerden biri olan Erica bocguetti endemiktir ve yalnızca Antalya'da yetişmektedir. Diğer türlerden E. manipuliflora ve E. arborea, Muğla ve çevresinde bulunmakla birlikte daha çok 0-1530 metre yükseklikler arasında yetişmektedir (Güvenç, 2007; Kuş, 2017). Erica türleri Anadolu'da, Akdeniz, Ege ve Karadeniz kıyı şeritleri boyunca doğal olarak yetişmekte; halk arasında 'funda', 'püren', 'süpürge çalısı' olarak anılmaktadır."
Fazlıoğlu, bu türlerin Temmuz-Kasım ayları arasında çiçek açtığını ve arıların kışa hazırlanmasında en önemli nektar kaynaklarından biri olduğunu belirterek, arıcılık açısından da büyük önem taşıdıklarının altını çizdi:
"Püren, arılar için adeta sonbaharın can damarıdır. Bu bitkiler yok edilirse, sadece bir türü değil, tüm bir ekosistemi kaybederiz."
"Doğayı Korumak Ekonomiye Engel Değil, Teminatıdır"
İkizdere Çevre Derneği sözcüsü Fazlıoğlu, doğayı korumanın kalkınmanın önünde bir engel olarak görülmesinin büyük bir hata olduğunu belirterek, sürdürülebilir bir çevre politikası çağrısında bulundu:
"Ekonomiyi büyütmenin yolu, doğayı yok etmekten değil, doğayla birlikte yaşamayı öğrenmekten geçer. Püren gibi değerli türleri korumak, hem arıcılık hem de turizm açısından ülkemize kazanç sağlar. Ancak biz hâlâ kısa vadeli çıkarlar uğruna uzun vadeli zararlar veriyoruz."
"İkizdere, Sadece Taşın Değil, Hayatın Değerini Savunuyor"
Fazlıoğlu, İkizdere halkının yıllardır sürdürdüğü çevre mücadelesine de değinerek, bölgede yürütülen doğa talanına karşı direnişin süreceğini vurguladı:
"Biz İkizdere'de sadece bir vadiyi değil, yaşamı savunuyoruz. Doğayı korumak siyaset üstü bir meseledir. Her ağacın, her çiçeğin, her arının bu topraklarda hakkı var. Bugün sustuğumuz her tahribat, yarın nefesimizden eksilecek."
Fazlıoğlu son olarak, çevre duyarlılığı konusunda tüm vatandaşlara çağrıda bulundu:
"Bir ağacı, bir çiçeği, bir arıyı korumak, aslında insanı korumaktır. Biz doğayı savunurken kendi geleceğimizi savunuyoruz. Bunun farkına varmak için daha kaç vadinin, kaç ormanın yok olmasını bekleyeceğiz?"