Uluslararası ekonomi alanında faaliyet gösteren ve önemli kıstasları belirleyen Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Türkiye'nin ekonomik görünümüne dair 2025 ve 2026 yılına ilişkin makroekonomik tahminlerini güncelleyerek dikkat çekti. Kurumun yayımladığı son raporda, 2025 yılı için ekonomik büyüme beklentisinin arttığı, bunun yanı sıra 2025 ve 2026 yılları için enflasyon tahminlerinin de yükseltildiği gözlemlendi.
2025 Yılı İçin Hem Büyüme Hem de Enflasyon Beklentileri Yükseldi
OECD'nin son raporundaki en dikkat çekici bulgular, özellikle 2025 yılına yönelik tahminlerde ortaya çıktı. Kurum, daha önce yüzde 2,9 olarak öngördüğü Türkiye'nin 2025 yılı gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) büyüme tahminini, 0,3 puanlık bir artışla yüzde 3,2 seviyesine yükseltti. Bu olumlu büyüme revizyonu yanında, enflasyon için de yukarı yönlü bir güncelleme gerçekleşti. OECD, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artış beklentisini, önceki tahminine göre ciddi bir artışla yüzde 33,5 olarak belirledi. Önceki raporda verilen beklenti ise yüzde 31,4 seviyesindeydi. Bu gelişmeler, Türkiye ekonomisinin büyüme dinamiklerinin iyileştiğini gösterirken, enflasyonun yükselmesi ise dikkat çekici bir risk faktörü olarak değerlendirilmekte. Ekonomik bünyenin bu iki boyutunun birlikte gelişimi, yatırımcılar ve bütün ekonomik aktörler açısından önemli bir takvim oluşturuyor.
2026 Projeksiyonları: Büyümede Sınırlı Gerileme, Enflasyonda Yeniden Artış
OECD'nin raporunda, 2026 yılına dair tahminlere de yer verildi. Türkiye ekonomisi için 2026 yılı büyüme beklentisi, daha önce öngörülen yüzde 3,3 seviyesinden 0,1 puanlık bir indirimle yüzde 3,2'ye düşürüldü. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik büyümesi açısından dikkat çeken bir değişiklik. Ancak, büyüme tahminlerinde sınırlı bir gerilemeye gidilse de, enflasyonda ise yine yukarı yönlü bir revizyon yapıldığı belirtildi. 2026 yılı için daha önce yüzde 18,5 olarak tahmin edilen enflasyon beklentisi, 0,7 puanlık bir artış ile yüzde 19,2 seviyesine güncellendi. Bu veriler, Türkiye ekonomisinin enflasyon baskıları ile karşı karşıya olduğuna işaret ediyor ve mali politika kararlarının gelecekte nasıl şekilleneceği konusunu yeniden gündeme getiriyor. Ekonomik istikrarın sağlanabilmesi açısından enflasyon oranları ve büyüme tahminleri birlikte değerlendirilmesi gereken unsurlar olarak öne çıkmakta.