Tarih: 18.09.2025 16:43

Özgürlük Kısıtlamalarına Dikkat: Yasakçı Zihniyet Gündemde!

Facebook Twitter Linked-in

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ünlü sanatçı Mabel Matiz'in "Perperişan" isimli parçasının, kamu düzeni ile genel sağlığa aykırı olduğu iddiasıyla erişimin engellenmesi için yargıya başvuruda bulundu. Mahkeme, bakanlığın talebini değerlendirdikten sonra bu şarkının erişiminin engellenmesine karar verdi. Sanat dünyası ve siyaset camiasında geniş yankı uyandıran bu duruma CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka tepkisini ortaya koydu.

Aylin Nazlıaka'nın Açıklamaları

Aylin Nazlıaka, Türkiye'nin artık bir yasaklar rejimine dönüştüğünü belirtti. Nazlıaka, "Maalesef, Türkiye'deki yönetim anlayışı ekseninde bir sanatçımızın, Mabel Matiz'in eserine erişim engeli istemesi, mevcut zihniyetin bir göstergesidir. 'Seninle aynı fikirde olmasam da senin düşüncelerini savunma hakkını korurum' anlayışından, 'Düşünüyorum, bu yüzden yasaklayın' şeklindeki bir mantığa evrilmiş bir ülke ile karşı karşıyayız" şeklinde ifadeler kullandı. Ayrıca kadınların, sanatçıların, düşünce insanlarının maruz kaldığı baskıların gün geçtikçe arttığını vurguladı. Aylin Nazlıaka'nın ifadesiyle, bu baskı düzeni, eleştiri ve sanata karşı duyulan korkunun bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, bazı kurumsal yapıların laiklik ve kadın haklarına yönelik saldırgan tutumu dikkat çekmektedir.

Otoriter Toplum Mühendisliği

Nazlıaka, Türkiye'nin otoriter bir toplum mühendisliği projesi ile tehdit altında olduğunu savundu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laiklik ve kadınların haklarını hedef alacak şekilde yaptıkları açıklamaların kaygı verici olduğunu belirten Nazlıaka, toplumda gerici bir zihniyetin hakim olmaya başladığını ifade etti. Bu zihniyet, yalnızca sanatçılar ve düşünce insanları üzerinde değil, aynı zamanda geniş bir kitle üzerinde baskı oluşturmaktadır. Gerici figürlerin toplumsal yaşam tercihlerine müdahalesi, iktidarın amacı olan homojen bir toplum oluşturma arzusuyla birleştiğinde otoriter eğilimlerin belirginleştiğini dile getirdi. Bunun sonucunda, toplumun özgürlüklerini tehdit eden bir ortam ortaya çıkmaktadır.

Özgürlüklerin Kayıp Süreci

Nazlıaka, Türkiye'nin yeniden baskılarla şekillendirilmeye çalışıldığını ve bunun milli güvenlik ya da kamu düzeni kavramları altında gerçekleştirildiğini ifade etti. Bu tutumun, özgürlüklerin sistematik bir şekilde yok edilmesine neden olduğunu belirtti. Geçmişte yaşanan olayların gösterdiği üzere, baskı ve yasaklama yöntemleri, toplumun en savunmasız bireyleri üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Örneğin, Mabel Matiz'in eserine getirilen yasak, herhangi bir suç unsuru olmayan sanatsal bir üretimin hedef alınması anlamına gelmektedir. Bu tür kararlara karşı duruş sergilemek, demokrasinin temel ilkelerinden birini savunmak olduğu için önemli bir meseledir.

Gerçek Güvenlik Sorunu

Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın gerçekten kamu düzeni ve halk sağlığı ile ilgili hassasiyet taşıması gerektiğini, ama şu anki tutumlarının bu konulardaki asıl sorunları göz ardı ettiğini ifade etti. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarları gibi ciddi güvenlik sorunlarının, yasakçı bir zihniyetin ötesinde, toplumsal bir mesele olduğunu vurguladı. Bakanlığın kendi misyonunu unutarak, sanata müdahale etme çabasının son derece yanlış olduğunu belirtti. Bu durumu eleştirirken, bakanlığın asıl sorumlu olduğu alanların başında kadınların, çocukların ve diğer dezavantajlı grupların haklarının korunması gelmesi gerektiğini dile getirdi. Aylin Nazlıaka, Türkiye'nin gerçek güvenlik sorunlarının, yasakçı ve baskıcı zihniyette yattığını ve bu duruma sessiz kalmanın kabul edilemeyeceğini belirtmekte kararlıydı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —