Şadırvan, genellikle cami avlularında bulunan, insanların abdest almasını kolaylaştıran üzeri kubbeli yapılardır. Kelime, Farsça "şâdurbân"dan gelir ve "büyük tente, çadır, gölgelik" anlamına sahiptir.
Ortasında fıskiyeden su akan bir havuz (hazne) bulunur.
Musluklar veya lüleler sayesinde ayak ve eller rahatça yıkanabilir.
Çeşme önlerine taş veya ahşaptan oturaklar yerleştirilir.
Su sesi huzur verirken, üzerindeki gölgelik yaz aylarında ferahlık sağlar.
Namaz vaktini bekleyenler, sohbet edenler veya dinlenmek isteyenler için ideal bir alan sunar.
Şadırvanlar, Türk su mimarisinde çeşmelerden sonra en yaygın yapılardır. Kervansaray, han, medrese, çarşı gibi birçok alanda da karşımıza çıkar.
Osmanlı mimarisinde ilk şadırvan (şâdırvân-ı hurşîd-nişan) İstanbul Fâtih Cami (875) avlusunda bulunur ve baldaken tarzında yapılmıştır.
Tek havuzlu şadırvan: Mescid-i Aksâ ve Kubbetü's-sahra avlularında görülen "birke" yapısı.
Havuz köşelerini taşıyan sütunlarla üstü örtülü şadırvan: Harran Ulu Cami avlusu örneği.
Münferite şadırvan: Üstü minare altı şadırvan olan Bursa'daki Timurtaş Paşa Cami avlusu.
Baldaken tarzı şadırvan: Erken örnek İbn Tolun Cami avlusunda yer alır.
Şadırvanlar, hem estetik hem de fonksiyonel yapısıyla Osmanlı ve Türk mimarisinde önemli bir yer tutar.