Resmî rakam kulağa bir artış gibi geliyor olabilir…
Ama o rakamın sonundaki 75 lira, bu memlekette yaşamanın özetidir aslında.
Gerçek şu ki:
Tarihte ilk kez asgari ücret, açıklandığı gün bile açlık sınırının altında ilan edildi.
Şimdi soralım:
Dört kişilik bir aile düşünelim.
Evi yok, kirada.
Çocukları var; biri okul çağında, biri belki üniversite hayali kuruyor.
Bu 28 bin lira nereye gidecek?
Kiraya mı?
Faturalara mı?
Çocukların harçlığına mı?
Defterine, kitabına mı?
Servisine, yemeğine mi?
Hangisine yetmesi bekleniyor?
Çünkü gerçek ortada:
Dört kişilik bir ailenin temel gıda masrafı bile bu ücretin üstünde.
Bugün birçok şehirde kira zaten bir maaş.
Maaşı kiraya verdiğin anda cebinde kalan parayla kimi, neyi, nasıl doyuracaksın?
Buna “geçim” demek, insanlarla alay etmektir.
Sonra dönüp gençlerden beklenti soruyoruz.
“Umutsuzlar” diyoruz.
“Çalışsınlar” diyoruz.
Peki nerede çalışsınlar?
Hangi işte, hangi ücretle?
Ailesinin harçlık gönderemediği bir genç, geleceğe nasıl umutla bakacak?
Hangi parayla okuyacak?
Hangi hayali kuracak?
Kimse bana “girişimci olsun, çalışsın” masalı anlatmasın.
Çünkü çalışacak iş yok.
Olan işte de alınan ücret, insanı hayatta tutmuyor.
Asgari ücret yılda bir kez açıklanıyor,
ama hayat her ay zamlanıyor.
Market fiyatları, kira, elektrik, su, doğalgaz…
Hepsi her gün biraz daha yukarı çıkıyor.
Ama maaş zammı her seferinde çok geride kalıyor.
Bugün geldiğimiz nokta çok net:
– Asgari ücret açlık sınırının altında.
– Kiralar bir maaşı yutuyor.
– Faturalar her geçen gün artıyor.
– Enflasyonla belirlenen artışlar, gerçek yaşam maliyetlerini karşılamıyor.
Bu artık basit bir ekonomi tartışması değil.
Bu, bir neslin geleceğe bakışıdır.
Bir çocuğun okul defteriyle,
bir ailenin akşam yemeği arasında sıkışmış gerçek bir yaşam mücadelesidir.
Ve gerçek şu:
Bu ücretle milyonlarca emekçi daha şimdiden açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Çünkü onlar cebine 28 bin lira koyarken,
hayat çoktan ondan çok daha fazlasını istiyor.
Bu bir sabır meselesi değil.
Bu bir hayat meselesi.
Şimdi dönelim asıl soruya:
Asgari ücreti belirleyen komisyonda olanlar,
bu parayla bir ay geçinebilir mi?
Geçinebiliyorlarsa;
hangi marketten alışveriş yapıyorlarsa,
hangi semtte kira ödüyorlarsa,
hangi faturayı nasıl ödüyorlarsa…
Lütfen konum atsınlar.
Biz de oradan yapalım alışverişimizi.
Biz de oradan yaşayalım hayatı.
Çünkü bu ülkede artık mesele “kaç lira maaş” değil.
Mesele, o maaşla insan gibi yaşayıp yaşayamamak.
Ve bugün verilen cevap ne yazık ki çok net:
Yaşamıyoruz, idare etmeye çalışıyoruz.
YASEMİN ÖZÇELİK