1986 yılından bu yana Rize’de faaliyet gösteren şirket, çay üretimindeki aktif rolünü geride bırakıp artık paketleme ve harmanlama faaliyetlerine odaklanıyor.
Köklü geçmişi 1890 yılında İskoçya’nın Glasgow kentinde başlayan, kurucusu Sir Thomas Lipton olan marka, kısa sürede dünyanın en çok tanınan çay markalarından biri haline geldi. 2021 yılında Unilever’den ayrılarak CVC Capital Partners tarafından 4,5 milyar Euro’ya satın alınan Lipton, bugün 110’dan fazla ülkede tüketicilerle buluşuyor.
Türkiye’de 40 Yıllık Serüven
Lipton, Türkiye çay pazarına 1986 yılında Rize’nin Pazar ilçesinde açtığı ilk fabrikayla giriş yaptı. Ardından 1994’te Artvin’in Arhavi ilçesinde ikinci, 2004’te ise Rize’nin Fındıklı ilçesinde üçüncü fabrikasını faaliyete geçirdi. Şirket, Türkiye’deki yatırımlarıyla çay sektörüne 20 milyon Euro’nun üzerinde katkı sundu.
Ancak 2019’da Arhavi fabrikasında üretime ara veren Lipton, bu tesisi 2020’de Öz-Gür Çay firmasına devretti. Aynı firma 2024 itibarıyla Lipton’un diğer fabrikalarını da satın alarak markanın Türkiye’deki üretim tesislerinin tamamının yeni sahipliğini üstlendi. Böylece Lipton, Türkiye’deki çay fabrikalarından tamamen çekilmiş oldu.
Stratejik Hamle: Türkiye Pazarı ve ÇAYKUR Gerçeği
Lipton’un Türkiye’ye girişi, dönemin ekonomik koşulları ve ÇAYKUR’un özelleştirileceği beklentileri ile birlikte stratejik bir hamle olarak görülmüştü. 1980’lerin serbestleşme politikalarıyla birlikte, global markalar Türkiye pazarını cazip buluyordu.
Bazı iddialara göre Lipton, ÇAYKUR’un olası özelleştirmesi halinde pazara hâkim olmayı planlıyordu. Ancak bu özelleştirme hiçbir zaman gerçekleşmedi. AK Parti hükümetlerinin “yerli ve milli” politikalarıyla ÇAYKUR’un kamu mülkiyetinde kalması, Lipton’un bu yöndeki planlarını boşa çıkardı.
Buna rağmen Lipton, Türkiye’yi yalnızca iç pazar olarak değil, aynı zamanda Karadeniz çayının kalitesini dünyaya tanıtacak bir üretim merkezi olarak değerlendirdi. Türk çayının özgün aromasını küresel ürünlerine entegre eden marka, Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına ihracat yaparak Türkiye’nin çay ihracatına katkıda bulundu.
Sektöre Kurumsal Katkı ve Sendikal Yapı
Lipton, Türkiye’de faaliyet gösterdiği süre boyunca sektörün kurumsallaşmasına, kalite standartlarının yükselmesine ve işçi haklarının gelişmesine öncülük etti. Sendikalı işçi yapısı, kurumsal yönetim anlayışı ve profesyonel üretim politikalarıyla Lipton, özel çay işletmeleri arasında örnek gösterilen markalardan biri oldu.
Ancak sektörün yapısal sorunları, devlet müdahaleleri ve piyasa dengesizlikleri, firmanın üretim faaliyetlerini sürdürmesini zorlaştırdı. Akfa ve Karçay örneklerinde olduğu gibi Lipton da çay fabrikası işletmeciliğinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Yeni Dönem: Sakarya’da Dev Paketleme Tesisi
Fabrika işletmeciliğini geride bırakan Lipton, artık çay paketleme ve harmanlama alanına yöneldi. Şirket, Sakarya’nın Arifiye ilçesinde D100 Karayolu üzerinde 24 dönümlük alana kurduğu modern tesisle Türkiye’deki varlığını yeni bir boyuta taşıdı.
Yaklaşık 15 bin metrekare kapalı alana sahip olan fabrika, 2024 Haziran ayında üretime başladı. Tesis, 150 kişiye istihdam sağlayarak yılda 25 bin ton çay paketleme kapasitesiyle Lipton’un dünyadaki en büyük ikinci paketleme tesisi unvanını kazandı.
Lipton’un Yeni Yolu: Kuru Çay Piyasasında Güçlenme
Artık üretimden çok pazarlama, harmanlama ve paketleme alanına odaklanan Lipton, Türkiye’deki kuru çay piyasasında daha esnek ve düşük maliyetli bir model izlemeye hazırlanıyor. Şirketin yeni stratejisinin, uygun fiyatlı kuru çay tedarikiyle tüketici pazarındaki payını büyütmek olduğu belirtiliyor.
Lipton’un Türkiye’deki serüveni, küresel markaların yerel pazarlarda karşılaştığı zorluklara dair önemli bir örnek oluşturuyor. Ancak görünen o ki, marka Türkiye’den tamamen çekilmedi — yalnızca oyunun kurallarını değiştirdi.